NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
شَيْبَانُ
بْنُ
فَرُّوخَ
حَدَّثَنَا
سُلَيْمَانُ
بْنُ
الْمُغِيرَةِ
عَنْ ثَابِتٍ
الْبُنَانِيِّ
عَنْ أَنَسِ
بْنِ مَالِكٍ
قَالَ قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
وُلِدَ لِي
اللَّيْلَةَ
غُلَامٌ
فَسَمَّيْتُهُ
بِاسْمِ
أَبِي
إِبْرَاهِيمَ
فَذَكَرَ
الْحَدِيثَ
قَالَ أَنَسٌ
لَقَدْ
رَأَيْتُهُ
يَكِيدُ
بِنَفْسِهِ
بَيْنَ
يَدَيْ رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
فَدَمَعَتْ
عَيْنَا
رَسُولِ اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ فَقَالَ
تَدْمَعُ الْعَيْنُ
وَيَحْزَنُ
الْقَلْبُ
وَلَا نَقُولُ
إِلَّا مَا
يُرْضِي
رَبَّنَا
إِنَّا بِكَ
يَا
إِبْرَاهِيمُ
لَمَحْزُونُونَ
Enes b. Malik'den demiştir
ki: Rasûlullah (s.a.v.):
“Bu gece bir oğlum oldu.
Ona babam İbrahim'in ismini verdim" buyurdu. (Daha sonra Hz. Enes) hadisi
(n geri kalan kısmını da) rivayet etti.
(Hz. Enes rivayetine
devamla şöyle) dedi:
"Ben (bir süre
sonra) o çocuğu Rasûlullah (s.a.v.)'in huzurunda can verirken gördüm. (O
sırada) Rasûlullah (s.a.v.)'in gözlerinden yaş boşandı da (şöyle) buyurdu:
"Göz yaşarır, kalp
üzülür, fakat biz Rabbimizin razı olacağı sözlerden başkasını söylemeyiz. Ey
İbrahim biz senin (ölümün)le gerçekten üzgünüz."
İzah:
Buhari, cenaiz; Müslim,
fedail; İbn Mace, cenaiz; Ahmed b. Hanbe! 111-237, 250.
Metinde sözkonusu
edilen çocuk, Hz. Nebiin Hz. Mariye'den doğan oğludur. Hz. Nebi, ona İbrahim ismini
vermişti. Siyer âlimlerinin verdikleri bilgilere göre, Hz. İbrahim, hicretin
sekizinci senesi zilhicce ayında dünyaya gelmiştir. Annesi onu dünyaya getirirken
Rasûlullah (s.a.v.)'in azatlı kölesi Selma da ona ebelik yapmıştı. Çocuk
dünyaya gelince, Hz. Selma bunu Ebü Rafi'a bildirdi. Ebû Rafi de gidip Hz.
Nebii müjdeledi. Bu habere çok sevinen Hz. Nebi, Hz. Ebû Ra-fi'a bir köle
hediye etti. Çocuğu da süt analık yapması için, bir rivayete göre, "Ebû
Seyf denilen demircinin karısı Ümmü Seyf e verdi"[Müslim, fedail] Diğer
bir rivayete göre ise, el-Münzir'in kızı ve el-Bera b. Evs'in karısı Ümmü
Bür-de'ye vermiştir. Rasûlullah gider, onu sık sık ziyaret ederdi.[Müslim,
fedail]
Hz. Enes'in bu
rivayetinin kalan kısmı Müslim'in Sahihinde şu cümlelerle noktalanıyor:
"Sonra (Hz. Nebi çocuğu) Ebû Seyf denilen demircinin karısı Ümmü Seyf e
verdi. Çocuğu getirmeye gitti. Ben de kendisini takip ettim Ebû Seyf e vardık.
Kendisi körüğünü üfürüyordu. Ev dumanla dolmuştu. Ben Rasûlullah'ın önünde
sür'atle yürüyerek:
“Ey Ebû Seyf, Dur!
Rasûlullah (s.a.v.) geldi" dedim. O da durdu."[Müslim, fedail]
Buhârî'nin rivayetinde
"Hz. İbrahim'in ölümü üzerine Rasûlü Zişan Efendimizin gözlerinden yaş
boşanınca, Hz. Abdurrahman b. Avf in bunu yadırgayarak
"Ya Rasûlullah sen
de (ağlıyorsun) ha" dediği, fahri kâinat Efendimizin de
"Bu senin bende
müşahade ettiğin hal, çocuğa karşı kalbimdeki incelikten doğan bir acıma
hissidir, senin zannettiğin gibi bir tahammülsüzlük ve sabırsızlık
değildir." buyurduğu ifade edilmektedir.
Hafız İbn Hacer'in
Fethu'l-Bari'de açıkladığına göre, Hz. Abdurrahman ibn Avf, Rasûl-ü Ekremin
gözyaşı döktüğünü görünce, "Ya Rasûlullah! Başkalarını nehyettiğin halde
kendin ağlıyor musun?" demiş de, Hz. Fahr-i kâinat "Ben sadece şu iki
ahmak sesten nehyettim. Birisi: Oyun, eğlence ve şeytanın çalgısından çıkan
ses, diğeri de bir musibetten dolayı yüzü tırmalayıp yaka yırtıp, şeytan
çığlığı atılarak çıkartılan sestir" cevabını vermiştir.
Bütün bu rivayetlerden
anlaşılıyor ki, Hz. ibrahim'in ölümü üzerine Rasûl-ü Ekrem'in gözyaşı dökmesi,
insan tabiatının icabı olan bir haldir, insan tabiatına tam anlamıyla uygun bir
özelliğe sahib olan tslâm dini, insanları bu gibi beşeri hallerden sorumlu
tutmamıştır.